Zamanın oyunlarına yenik düşmüş ve daha fazla ilerleyemedikleri için oyunu terk etmek zorunda kalmış birçok yapı ve bölge, şimdi oldukları yerde bir cenaze gibi duruyor maalesef. Bunlardan bazılarını ziyaret etmek için ta dünyanın öbür ucuna kadar gidiyor ve bu yapıları görebildiğimiz için kendimizi şanslı hissediyoruz.
Ancak ne yazık ki, bazılarını ise değil ziyaret etmek, onların yanlarına bile yaklaşamıyoruz. Kaderlerinin onlar için çizdiği yolda şu anda sadece ruhlarını dinlendirmekle meşgul olan bu yerleri görmeyi ve bu eserleri tanımayı ister misiniz?
1.Pripyat, Ukrayna: Bu şehir 1970 yılında Çernobil Nükleer Santral çalışanları için kuruldu. Ancak 26 Nisan 1986 gecesi saat 01:00 sularında reaktörlerden birisinde patlama meydana gelince artık şehir anlamını yitirdi (Patlamanın nedeni, reaktörlerdeki tasarım hatası ve güvenlik sisteminin devre dışı bırakılmasıdır). Bu patlama, 20. Yüzyılın ilk büyük patlaması olarak tarihe geçti. İşte bu patlama sonucunda da Çernobil’in 10 bin metrekarelik tehlike çemberine giren 49 bin nüfuslu Pripyat boşaltıldı. Boşaltma işlemi oldukça çabuk gerçekleşti. Öyle ki, çevre illerden gelen otobüslerin de yardımıyla, yaklaşık 30 saat içinde Pripyat bir anda hayalet şehre döndü… Tam 20 km’lik otobüs konvoyuyla şehirde tek bir kişi bile kalmadan hep birlikte buradan ayrıldılar. 3 milyondan fazla insan Çernobil kurbanı olarak kayıtlara geçti. Bu faciadan sonra yetişkinlerin tiroit kanserine yakalanma olasılığı 10 kat fazla artış gösterdi. 2.5 milyon hektar tarım alanı kullanılamaz duruma geldi. Sakat doğumlar % 200 arttı. Durum böyle olunca bilim adamları da bölgeyi incelediler ve bazı tespitlerde bulundular. Bu açıklamalara göre; önümüzdeki 900 yıl boyunca bu şehre adım atılamayacak. Tüm radyoaktif etkilerinin yok olabilmesi için ise 48 bin yıldan bahsedilmekte… tüm bu olaylardan sonra bölge, S.T.A.L.K.E.R. gibi bilgisayar oyunları ve birçok filme de ev sahipliği yapmıştır.
2.Mirny Madeni, Doğu Sibirya, Rusya: Mirny Madeni ya da Mir Madeni olarak bilinen bu maden 2004 yılında kapandı. Kapandığında 525 metre derinliğinde ve 1200 metre genişliğinde olduğu için dünyanın en büyük ikinci kazılmış deliği olma unvanına sahip olan bu delik o kadar büyük ki, oluşturduğu hava akımı sebebiyle helikopterlerin üzerinden geçmesi yasaklandı çünkü bu hava akımı nedeniyle helikopterler deliğin içine çekiliyordu. 1957 yılında son derece sert geçen iklim koşullarına rağmen madencilik başladı. Sibirya’da 7 ay boyunca çok sert geçen ve yerleri donduran kışa rağmen madencilik yapılmaya devam edildi. Kısa süren yaz ayları boyunca da yazın donan toprak, eriyerek çamura dönüşüyordu. Bu sebeple, binaların, batmaması için kazıkların üzerinde durması gerekiyordu. Ana işleme merkezi, kazı alanından 20 km uzağa ve daha sağlam zemine kurulmalıydı. Kışın hava derecesi o kadar düşüyordu ki, arabaların lastikleri bile donuyordu. İşçiler, zemindeki donmuş tabakayı jet yakıtıyla eritmek ya da dinamitle patlatmak zorunda kalıyorlardı. Gece olunca da bu kadar büyüklükteki madenin üstü kapatılmak zorundaydı çünkü aksi takdirde madenin içindeki tüm makineler donabilirdi. Maden, en verimli zamanlarında, yılda 10 milyon karat elmas üretimini sağlıyordu. Sovyetlerin dağılmasından sonra da maden, birkaç yerel firma tarafından işletildi ve 2004 yılına gelindiğinde de tamamen kapatıldı.
3.Ryugyong Hotel, Pyongyang, Kuzey Kore: Kuzey Kore’nin Pyongyang şehrinde konumlanan Ryugyong Oteli, terk edilmiş yapılar arasında kaderi diğerlerine benzemeyen nadir yapılardandır çünkü yapımı her ne kadar yarım kalsa da sonra inşasına devam edilmiştir. Yapımına 1987 yılında başlanmış ve 2 sene içinde, yani 1989 yılında bitirilmesi hedeflenmiştir. Ancak bu süreç sürekli ertelenmiş ve 1989 yılına gelindiğinde neticede otel henüz tamamlanamamıştır. 1992’de de Sovyetlerin dağılmasından sonra komünist düzenine darbe alan Kuzey Kore’nin, ekonomik çalkantılarının başladığı bir sürece girmesi nedeniyle 20 sene boyunca yapıya hiç dokunulmamıştır. Komünist bloğun parçalanmasının etkilerinin, Kuzey Kore’yi yalnızca elektrik kesintileri ve yiyecek kıtlığı ile değil, aynı zamanda hammadde ve inşaat malzemesi sıkıntısı ile de sarstığı bir aralıkta Ryugyong Oteli, “düşmekte” olan bir rejimin sonunu temsil eden bir imge haline gelmiştir. Yarım kalan bu 105 katlı bina, tepesinde paslanmaya terk edilen vinciyle, BBC tarafından, “totaliter devletin çarpık hırslarının anıtı” olarak tanımlanmıştır. 2011 yılında yapımına tekrar başlanan bu otelin iç mekanı ise 3 milyon 900 metrekaredir.
4.Sanzhi Ufo Evleri, San Zhi, Tayvan: Tayvan’ın kuzeyinde bulunan San Zhi’ye inşa edilen bu Ufo Evleri de artık kimsesiz… Yüksek gelirli insanlar için bir tatil bölgesi olarak, fütüristik anlayışla inşa edilen bu evler, oldukça ilgi çeken bir hikâyeye sahip. İnşaatı sırasında ilginç şeylerin meydana gelmesi sonucunda birçok kişinin ölümle sonuçlanan kazasından sonra, ‘tamamlanamayan yapılar’ listesine adını yazdıran Ufo Evleri, bölgede yalnızlığa terk edilmiş en garip yapılardan… Projenin durmasına neden olan önemli bir etken de bu söylentiler yüzünden kimsenin bu siteye yatırım yapmak ve hatta ziyarette dahi bulunmak istememesi… Tabii buraya hiçbir ziyaretin olmamasında, inşaat sırasında öldüğü için ruhlarının hala orada dolaştığı söylenen işçilerin olduğunun düşünülmesi de oldukça büyük bir aktör. Bölgeyi ihaleye çıkaran devlet ve kazaların sorumlusu inşaat şirketi, olayı örtbas edip temize çıkmayı başardı. Gerçekten de, sebebini kimsenin bilmediği bu kazalar ve gitgide artan söylentiler nedeniyle yarım kalan projeye devam edilemedi, geçen zaman içinde değeri düşen araziye yeni alıcı bulunamadığı için de yeni bir proje geliştirilemedi. Tabi tüm bunların üstüne, bölgede dolaşan yalnız ruhların söylentisinin yayılması da bu durumun oluşmasında oldukça büyük bir etkiye sahip. Asya kültüründe kayıp ruhların evlerine zarar vermek çok yanlış ve sonuçlarından korkulan bir hareket olduğundan buraya yeni bir yatırım yapılmayacağı kesin gibi.
5.Bannerman Kalesi, Pollepel Adası, New York, Amerika: 1900 yılında İskoç göçmen Francis Bannerman’ın satın aldığı ve Pollebel Adası’nda bulunan bu kale, birçok kişinin ilgisini çekiyor. Bu adada askeri işleri için bir kale inşa eden ve kalenin adını da kendi soyadı olan ‘Bannerman’ koyan Francis’in 1918’deki ölümünün ardından bina da terk edilmiş. 1969 yılına gelindiğinde de büyük bir yangın ile çok fazla hasar alan bu kale, kaderine terk edilmiş bir şaheser olarak, o adada son nefesini vermeye hazırlanmaya başlamış. Yangından sonra bile onca fırtınaya direnen ve ayakta kalmayı başaran kale, 1950’den beri yalnızlığa alışmış bedeni ve yorgun ruhuyla adanın üzerinde kimsesiz bir evlat gibi… 1950 sonrasında ulaşımı sadece feribotla sağlanan ada, 2009 yılında yaşadığı bir sarsıntıyla topraklarının üçte birini kaybetti. Her ne kadar tur sitelerinde bu adaya ulaşım ile ilgili yollar olduğu yazılsa da bilirkişiler adaya ayak basılmaması konusunda insanları uyardı.
6.Yeraltı Şehri, Schicheng, Çin: “Aslan Şehri” anlamına gelen Schicheng, M.S. 200’lü yıllarda Doğu Han Hanedanlığı tarafından kurulmuştur. Uzun yıllar birçok hikayeye ev sahipliği yapan bu şehir, 1959 yılına gelindiğinde Xin’an Barajı ve hidroelektrik santrali inşaatı sebebiyle sular altında kalmıştır. Bu proje nedeniyle 300 bin kişi yer değiştirmek zorunda kalmıştır. Şehir, 2001 yılında, Çin Hükümeti’nin bölgeye yaptığı inceleme gezisiyle yeniden keşfedildikten sonra 2011’de Çin National Geographic Dergisi’nin daha önce hiç görülmemiş fotoğraflar ve illüstrasyonlar yayınlamasıyla bölgeye ilgi daha da artmıştır. Su altına olmasına rağmen çok iyi korunan şehre nisan-kasım ayları arasında düzenli dalış turları yapılmaktadır. Ancak şehrin haritası henüz net olarak çizilemediğinden, burada yapılan dalışları ancak profesyonel dalgıçlar gerçekleştirebilmektedir.
7.Maunsell Kaleleri, Sealand, İngiltere: İkinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere’yi düşman saldırısında korumak için Thames Nehri’nin üzerine inşa edilen bu kaleler, Alman hava saldırılarına karşı inşa edilmiştir. 2005’te sanatçı Stephen Turner kalelerden birisinde yalnız başına 6 hafta geçirerek insanın tek başınayken zaman algısının nasıl değiştiğini tecrübe etmek istemiştir.
8.Hotel Del Salto, Kolombiya: Hotel del Salto, Bogota Nehri üzerinde bulunan turistik Tequendema Şelaleleri yakınlarında 1924 yılında yapılmış, küçük ama güzel bir dağ otelidir. 1990 yılına kadar faaliyetini sürdüren bu ilginç otelin, bugün terk edilmiş bir vaziyette bulunmasının sebebi konusunda ise hala neticelenmemiş rivayetler bulunmaktadır. Kimilerine göre bu otel perili, kimine göre ise Bogota Nehri’nin taşıdığı atıklardan etkilendiği için eski cazibesini kaybedince kapatılmış. Ama her halükârda ilginç mimarisi ile şirin bir görüntü veren bu otel, bu haliyle bile ilgi çekmeye devam ediyor.
9.Denizaltındaki İsa, San Fruttuoso, İtalya: İtalyan Rivierası’nın Camogli ve Portofino arasında kalan bölgesinde bulunan bu heykel, heykeltıraş Guido Galletti tarafından 1954 yılında yapılıp ilk İtalyan scuba dalgıcı olan Dario Gonzatti’nin 1947’de öldüğü yere indirilmiştir.