fbpx

Yunanistan’ın başkenti Atina, antik çağdan kalma iyi korunmuş yapılarıyla görülmeye değer bir şehir. Atina ismi, şehrin koruyucusu savaş tanrıçası Athena’dan geliyor. Nüfusu 3,7 milyon civarında olan Atina, aşağı yukarı Ankara kadar bir şehir.

Parthenon

Cruise gemileri genellikle Pire limanına yanaşıyor. Liman çok büyük olduğu için aynı anda birçok gemi limanda olabiliyor. Bu yüzden gemi turu ile gidenler, gemilerinin yerlerini ezberlerse dönüşte sıkıntı yaşamazlar. Limandan şehir içine ulaşmak gayet kolay… Yaklaşık 10 dakikalık bir yürüyüşün ardından metro istasyonuna varıyorsunuz.  Şehirde gezilecek belli başlı yerlere erişmek için Monastiraki durağında inebilirsiniz. Artık buradan itibaren her yer yürüme mesafesinde. Öncelikle Akropolis’e çıkmanızı tavsiye ederiz. Akropolis, Yunanca, “tahkim edilmiş yer, kale” anlamına geliyor. Yunanistan’da başka Akropolisler de olmasına rağmen, Atina’daki Akropolis bunların en ünlüsü. Burası bütün şehre hakim ve son derece korunaklı bir yer. 

Buradaki binaların en ünlüsü ise Parthenon. M.Ö. 5. Yüzyılda Atina’nın lideri Perikles tarafından tanrıça Athena için inşa edilen Parthenon, günümüzde batı medeniyetinin simgesi olarak görülüyor ve UNESCO tarafından da Dünya Mirası’nın sembolü olarak tanımlanmıştır. 

Akropolis’te görebileceğiniz diğer bazı yapıları kısaca tanıtalım: Propylaea, Akropolis’in anıtsal giriş kapısı. Berlin’deki Brandenburg Kapısı, Propylaea model alınarak inşa edilmiştir. Erechteum, tarım ve bereket tanrılarına adanmış bir tapınak. Ayrıca Akropolis’in güneybatısındaki Athena Nike tapınağı da görülmeye değer.

Akropolis’te yeterince dolaştıysanız, şimdi sıra aşağı inip buradan çıkarılan heykellerin ve diğer eserlerin sergilendiği Akropolis Müzesi’ni ziyaret etmeye geldi. Müze son derece zengin ve hakkını vererek gezmek yarım gününüzü alır. Ancak burada gördükleriniz, Parthenon’daki eserlerin ancak yarısına tekabül ediyor. Yeri gelmişken bu ilginç hikayeyi anlatalım. 18. yüzyılın sonunda Elgin Lordu Thomas Bruce, Britanya Elçisi olarak Osmanlı İmparatorluğu’nda görev yapıyor. Parthenon’daki antik mermer heykellere büyük ilgi duyan Lord Elgin, 1801 yılında Osmanlı makamlarından heykelleri İngiltere’ye götürmek için izin istiyor. 1805 yılına kadar ciddi miktarda heykel İngiltere’ye götürülüyor. İngiltere’de kimi çevreler bu olayı desteklerken, kimisi de bunu barbarlık ve talan olarak değerlendiriyor. Neticede bu tartışmalar arasında İngiliz Hükümeti 1816’da eserleri Lord Elgin’den satın alıyor. Bu tarihten beri de Elgin Mermerleri olarak bilinen eserler Londra’daki British Museum’da sergileniyor. Günümüzde Yunanistan, heykelleri İngiltere’den geri almak için ciddi bir kampanya yürütüyor ancak bugüne kadar bir sonuç alamadı. Bu konuda dünyanın belli başlı müzeleri arasında bir dayanışma var. Çünkü eğer Yunanistan Elgin Mermerleri’ni ülkeye geri getirtmeyi başarırsa, bu durum diğer ülkelerin benzer taleplerine emsal teşkil edecek ve böylece bu işin arkası çorap söküğü gibi gelecek, neticede de batı müzeleri boşalacak. 

Louvre’daki Mısır freskleri ve Berlin Mısır Müzesi’ndeki Nefertiti büstü sırada bekleyen diğer eserler. Akropolis Müzesi’ni gezmeyi bitirdiyseniz, artık bir şeyler yemek için Plaka’ya doğru yola koyulabilirsiniz. Plaka bölgesindeki lokantalarda uzo eşliğinde deniz ürünleri yiyebilirsiniz. Mezelerin bizdekilere ne kadar benzediğini hemen fark edeceksiniz. Plaka’da dolaştıktan sonra son olarak Syntagma Meydanı’na uğrayın. Atina’nın Kızılay’ı olan bu meydanda gözünüze çarpacak büyük yapı, Meclis binası. Meclis’in önündeki askerlerin nöbet değişimi her saat başı gerçekleşiyor, denk gelirseniz izlemenizi tavsiye ederiz.

Leave a Reply

Ödemeye Devam Et