fbpx

Tarihi Miras: Buhara Şehir Rehberi

Hem mimarisiyle hem de yetiştirdiği âlimlerle ün yapmış olan Buhara, zengin bir kültür mirasına sahip… Özbekistan’ı keşfetmek isteyen herkes, Buhara’yı gezip gördükten sonra kültürümüzün parçalarını daha kolay birleştirecek, tarihimize ait büyük resmi daha net görebilecektir.

Uluğ Bey Medresesi

Buhara Nerede Yer Alıyor?

Özbekistan nüfusu yaklaşık 32 milyon iken, bunun 280 bini Buhara’da yaşamaktadır. Özbekistan’ın güneyinde, Türkmenistan sınırına yakın bir konumda bulunan Buhara, Türk İslam dünyasının en önemli bilginlerinin yetiştiği şehirlerden birisidir. En az 2500 yıllık geçmişe sahip Semerkant ve Buhara, İslam dünyasının dünya çapında ünlü düşünürlerini, edebiyatçılarını, matematikçilerini ve bilim adamlarını yetişmiştir. Bu kültürel yapının zenginliğini, günümüze miras olarak gelen muhteşem yapıların izlerinde de görebilmek mümkün. İyi bir Özbekistan gezisi yapmak isterseniz mutlaka Buhara ve Semerkant’ı görmenizi tavsiye ederiz.

Abdülaziz Han Medresesi

Buhara, Kızılkum Çölü’nde bir vaha kenarında ve İpek Yolu’nun güneyinde olması nedeniyle önemli bir stratejik konuma sahiptir. Şehir, 9. yüzyılın ortasından 10. yüzyılın sonuna kadar Samanîlerin başkenti olduktan sonra Samanî Devleti’nin yıkılmasından sonra Karahanlıların yönetimi altına girdi. Daha sonra Kara Hıtay’ların eline geçince, siyasi ehemmiyetini kaybeden Buhara, Samanîler ve Karahanlılar zamanında kültürel altın çağını yaşamıştır. O dönemden kalan en büyük mimari ve kültürel eserler Büyük Minare ve Mağâk-i Attârî Camii’dir.

Kalan Minaresi

Samanî Hükümdarları âlim, edip ve şairleri himaye ettikleri için çok sayıda edip ve şair Buhara’da toplandı. Birçok saray, medrese, cami ve mescitler inşa edildi. Buralardan yetişen âlimler, İslamiyet’in yayılmasına hizmet ettiler.

İlmin yanında sanayisi de gelişen Buhara’da, özel kumaşların dokunduğu Darü’t-Tıraz yaptırıldı. Buhara’da dokunan kumaşlar, halılar, kilimler, yünlü ve pamuklular, seccadeler çeşitli ülkelere ihraç edildi. Tüm bunların yanı sıra Buhara ve etrafında; ziraat, ticaret ve sanayi de çok gelişti ve çok büyük çarşılar yapıldı.


Alaeddin Muhammed Tekiş 1207’de Buhara’yı Harzemşah Devletine dâhil etti. Şehrin çeşitli yerlerine medreseler, kütüphaneler ve camiler yapıldı ve şehrin kalesi tamir ettirildi. Harzemşahların idaresi bir müddet daha devam ettikten sonra Muhammed Tekiş 1217-18’de Buhara’da Abbasî halifesi Nasır adına okunmakta olan hutbeye son verdi.

1220 yılında, Cengiz Han’ın oğlu Çağatay, Otrar’ı zapt edip yağmalarken, bu sırada Cengiz Han da kendi komutasındaki ordu ile Buhara’yı tamamen yaktı. 30.000 kişi katledildi. Bu, tarihin gördüğü en zalim olaylardan birisi olarak tarihe geçti. Şehir tamamen yağma edilirken, insanlığın kültürel hazinesi sayılacak önemdeki eserler de yakıldı.

Buhara’da Yetişen En Ünlü Alimler Kimlerdir?

Moğol istilası öncesi dönemde Buhara, İslam medeniyetini derinden etkileyecek büyük bilginler yetiştirmiştir ki, bunların en meşhuru İmam el-Buhari’dir. Buhara’ya yolu düşen ve yetişen diğer âlimlerden bazıları: Hakim Tirmizî, Muhammed bin Selam el-Bikendî, Abdullah bin Muhammed el-Müsnedî, Muhammed bin Yusuf el-Bikendi, İbrahim bin el-Eş’as, İmam-ı Muhammed Şeybani, Yusuf-i Hemedani, Abdülhalık-ı Goncdüvanî, Şah-ı Nakşibend Behaeddin Muhammed bin Muhammed Buhari, Hace Muhammed Parisa, Seyyid Emir Külal, Mahmud Buhari.

Özbek Pilavı

Müslümanlar Buhara’yı fethettikten sonra, pek çok cami, medrese ve kütüphane gibi mimarî eserler yaptılar. Örneğin, 1121 senesinde inşa edilen, yuvarlak tuğla payeler üzerine sivri kemerli ve kubbeli bir yapı olan ve zamanımıza kadar gelmeyi başaran Hazer Degaron Camii, Karahanlılar tarafından yaptırılmış olup, her kubbenin etrafı tonozlarla çevrilmiştir. Kuli Hatun ve Hakim Tirmizî türbeleri de zamanımıza kadar ulaşan eski eserler arasında olmakla birlikte, şu anda, bakımsızlıktan yıkılmaya yüz tutmuşlardır.

Ayrıca Uluğ Bey tarafından yaptırılan Uluğ Bey Medresesi, on beşinci asır mimarisinin güzel bir örneğidir. 1536 senesinde yapılan Mir Arab Medresesi ile 1652 senesinde yapılan Abdülaziz Han Medresesi, on altıncı asır mimarisini çok güzel temsil eder. Buhara’da son medrese, 1807 senesinde Niyazi Kul tarafından yaptırılan Dört Kuleli Medresedir.

Rus işgalinden sonra Buhara’da Sovyet idaresine karşı bir silahlı mukavemet başlatılsa da, neticede kent 1925’te Stalin’in emriyle kurulan Özbekistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin bir parçası haline geldi. Halkın büyük bir kısmı Afganistan’a, geri kalanı da kırsal alanlara ve Özbekistan’ın şehirlerine kaçtı. 1930 ve 1940’lı yıllarda da baskılar sebebiyle bir göç daha yaşandı. Şehrin nüfusu tamamen azaldı. Kent Özbekistan başkenti Taşkent’e 600 km mesafede ülkenin batısında yer almakta olup, Türkmenistan sınırına oldukça yakın bir konumdadır.

Buhara Doğalgazı

Buhara topraklarından elde edilen doğal gazın boru hattıyla Urallara, Avrupa’nın bir kısmına ve diğer Orta Asya ülkelerine nakledilmesi, şehrin ticarî ve ekonomik yönden önemini arttırmaktadır. Buhara’nın bugünkü nüfusu; Özbekler, Türkmenler, Kırgızlar, Kazaklar, Tatarlar, Uygurlar, Tacikler, Ruslar, Kafkasyalılar, Ukraynalılar ve Yahudilerden meydana gelmektedir. Buhara şehri Özbekistan’ın bağımsızlığını kazanmasından sonra tekrar ilim, kültür ve ticaret merkezi haline gelmeye başlamıştır. Özbekistan turları artık ülkemizde de popüler hale gelmekte ve gün geçtikçe daha da ilgi görmektedir. Özellikle günümüzde Özbekistan butik turların da gözdesi olmuştur.

Leave a Reply

Ödemeye Devam Et